Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan laboratuvar testlerinde çevreye 10 kat daha fazla zarar verdiği kanıtlanan dizel yakıtı, yanarken ortaya çıkardığı katı parçacıklar nedeniyle yalnızca havayı kirletmekle kalmıyor, tarihi yapılara da zarar veriyor.
Almanya’da başlayan dizel yasakları tüm Avrupa şehirlerine yayılıyor. 2018’de Köln’de başlayan yasaklar, Hamburg, Stuttgart, Bonn ve Essen’in ardından 2019 yılında İtalya’nın tarihi kenti Milano’ya sıçradı. Dizel yasağı 2020’nin ilk günlerinde de İspanya’nın Barselona ve Madrid kentlerinde de uygulanmaya başlandı.
Avrupa’da uygulamaya konan dizel yasaklarının ardından 2020’de Fransa, Hollanda ve Norveç’te de yeni yeşil bölgelerin (dizel yasağı uygulanan şehirler) oluşturulacağı açıklandı.
Dev ekonomik güce sahip Çin, Almanya, İngiltere, Fransa, Hindistan, Norveç, Avustralya, Japonya gibi ülkelerde ise dizel araçların kademeli olarak yasaklanacağı belirtiliyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2019 yılından beri gündeminde bulunan zorunlu emisyon ölçümü 2020 yılının ilk günlerinde yasalaştı. Trafikte bulunan 500 binin üzerindeki aracın zorunlu emisyon testini geçemeyeceği tahmin ediliyor.
Yeni Çevre Kanunu ile zorunlu egzoz emisyon ölçümü yaptırmayan araç sahiplerine yeni yıl itibariyle bin 895 lira, standartların dışındaki emisyona sahip araç sahiplerineyse 3 bin 790 lira idari para cezası uygulanacak.
Bakanlık, 1 Ocak 2020 tarihi itibariyle otomatik plaka tanıma sistemi (EGEDES) aracılığıyla, egzoz ölçümü yaptırmayan araçları tespit edecek. Pilot bölge olarak ilk kez Ankara’da uygulamaya konan sistemin 6 ay içerisinde Türkiye genelinde hayata geçmesi bekleniyor.
1996 yılından itibaren kapalı otoparklara kabul edilmeyen LPG’li araçların kabul edilmesi için yürütülen çalışmalar geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in ‘LPG’li araçların otoparklara alınması konusunda düzenlemeleri hayata geçireceklerini’ açıklamasından sonra hız kazandı. Ancak bu konuda henüz atılmış bir adım yok.
Türkiye’deki LPG dönüşümleri 2000’li yıllarından başından bugüne Avrupa standartlarında gerçekleşiyor. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya, Belçika, Lüksemburg, İrlanda, Hırvatistan, Polonya’da aynı şartlarda LPG dönüşümü sağlanmış araçların kapalı otoparkları kullanabilmesi Türkiye’deki LPG’li araç kullanıcılarına yapılmış bir haksızlık olarak göze çarpıyor.
Trafikteki araçların yüzde 37,8’ini oluşturan LPG’li araç sahipleri AB standartlarındaki, ‘havalandırma ve emniyet sensörlerine’ sahip olmalarına rağmen kapalı otoparkları kullanamamaları halen değiştirilmeyi beklenen yasaklardan biri olarak görülüyor.
Birleşmiş Milletler Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) verilerine göre küresel ısınma potansiyeli (GWP faktörü) karbondioksitte 1, doğalgazda (metan) 0,25 ve LPG’de 0 olarak açıklandı. Diğer hidrokarbon tabanlı yakıtlara göre daha düşük karbon-hidrojen oranına sahip LPG hem çok daha az karbondioksit gazı açığa çıkartıyor hem de diğer fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında kilogram başına çok daha fazla enerji üretebiliyor. Hava kirliliği ve insan sağlığı açısından en zararlı kirleticiler ‘katı parçacıklar’ (PM) ve azot oksitlerdir (NOx). LPG’nin katı parçacıklar (PM) salınımı odun ve kömürden 25-35 defa, dizelden 10 defa, benzinden yüzde 30 daha azdır. Otomotiv yakıtları arasında azot oksitler salınımı en düşük yakıt otogazdır. LPG’li bir araç kilometre başına benzinli bir araca göre yüzde 75, dizel araca göre yüzde 200 daha az NOx üretmektedir.
Dünyanın petrol kaynakları giderek artan tüketim ve rezervlere yenisinin eklenmemesi nedeniyle giderek azalıyor. BP Dünya Enerji Raporu 2017 verilerine göre 1 milyar 637 milyon varillik petrol rezervinin artan talep nedeniyle gelecek 50 ila 75 yıl içerisinde tükeneceği öngörülüyor. Fosil yakıtlara alternatifler geliştirilse de devam eden üretim ve talep nedeniyle içten yanmalı motorların devri kısa vadede kapanacak gibi görünmüyor. Amerikan Enerji Enformasyon Ajansı’na göre üretiminin yüzde 70’i doğalgaza, yüzde 30’u ise petrol rafinajına dayanan LPG ise çevreci oluşu, biyolojik kaynaklarla üretilebilmesi nedeniyle en az 200 yıl daha fosil yakıtlar arasında en önemli alternatif olacak.
BP Dünya Enerji Raporu verilerine göre 1 milyar 637 milyon varillik kanıtlanmış petrol rezervinin bugünkü tüketime göre önümüzdeki 48 yıl içerisinde biteceği öngörülüyor. Ancak Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun (USGS) tahminlerine göre dünyada halen 560 milyar varile varan keşfedilmemiş petrol rezervleri bulunuyor. Bu rezervlerin büyük bir kısmının Kuzey Kutbu’nda yer aldığı belirtilse de nasıl çıkartılacağına dair soru işaretleri henüz yanıt bulabilmiş değil. Gelişen teknolojiler, deniz sondajcılığı, kaya petrolü gibi yeni veriler ışığında Amerikan Enerji Enformasyon Ajansı’nın tahminlerine göre petrolün 75 yıla varan ömrü kaldı.
Petrole göre görece tüketimin daha az oluşu ve kanıtlanmış 193,5 trilyon metreküplük rezerv ile doğalgaz tabanlı yakıtların petrole göre daha uzun süre kullanımda kalacağı biliniyor. Amerikan Enerji Enformasyon Ajansı’nın (EIA) tahminleri doğalgaz kaynaklarının en az 200 yıl daha yeteceğini ortaya koydu. EIA’nın 2015 verilerine göre yalnızca ABD’de de 1,3 trilyon metreküplük keşfedilmemiş doğalgaz kaynağı bulunuyor. USGS verilerine göre, başta İran, Türkiye, Libya ve Rusya’nın kuzeyinde olmak üzere keşfedilmemiş doğalgaz kaynakları bulunuyor.